İttihat-ı İslam
29 Aralık 2013 Pazar
Kuran’ın Hükmü Nurdur, Modernliktir, Güzelliktir
Kuran, Allah’ın tüm alemlere öğüt olarak indirdiği ve hükmü kıyamete kadar geçerli olan, eşsiz hikmet yüklü kitabıdır.
İnsanların sonsuz yaşamları için neler yapmaları gerektiğini Allah Kuran’da bildirmiş ve kullarına doğru yolu göstermiştir. Allah’ın Kuran’da, “Ve şüphesiz o (Kuran), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız” (Zuhruf Suresi, 44) ayetinde bildirdiği gibi insanlar ahirette Kuran’da yazılı olanlardan sorguya çekileceklerdir.
Kuran, içerdiği üstün hikmet, geçmişten ve gelecekten verdiği gerçek bilgiler, gafleti yok edici, insanlardaki alışkanlık perdesini kaldıran muhteşem üslubu ile benzersiz bir Kitap’tır. Ve Kuran’ın bu etkisi vahyedildiği günden kıyamete kadar yaratılmış ve yaratılacak olan tüm insanlar için geçerlidir.
Kuran, Her Yaştan ve Her Kültürden İnsanın Anlayabileceği, Apaçık Bir Öğüttür
Günümüzde insanların bir bölümü Kuran ayetlerinde bildirilen gerçeklerden, ahiret hayatının varlığından, sonsuz cehennem azabından, eşsiz cennet nimetlerinden ve Rabbimiz’in bildirdiği çok önemli bilgilerden ve tavsiyelerden habersiz bir hayat sürmektedirler. Oysa Kuran, insanların okumaları, içindeki hikmetleri ve hayatın asıl amacını öğrenmeleri için indirilmiştir. Kuran’da Peygamberimiz (s.a.v.)’e, “Ve Kuran’ı okumakla da (emrolundum).” (Neml Suresi, 92) demesi bildirilmiştir.
Kuran’ı okumak ve her zaman Kuran’a uymak, bir Müslümanın en önemli sorumluluklarından biridir. Kuran’ı kavratmak Yüce Allah’ın elindedir ve samimiyetle okuyan kişiler Kuran ayetlerini anlayabilirler. Allah ayetlerinin son derece açık ve anlaşılır olduğunu Kuran’ın pek çok yerinde belirtmektedir:
“Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.” (Bakara Suresi, 99)
“Ey insanlar Rabbiniz’den size ‘kesin bir kanıt (burhan)’ geldi ve size apaçık bir nur (Kuran) indirdik.” (Nisa Suresi, 174)
Allah’ın insanlar için seçip beğendiği Kuran çok açık ve anlaşılır olmasının yanı sıra, Kuran ayetlerindeki hüküm ve uygulamalar da son derece kolaydır. Allah ayetlerde Kuran için şöyle buyurmaktadır:
Biz sana bu Kuran’ı güçlük çekmen için indirmedik. ‘İçi titreyerek korku duyanlara’ ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik). (Taha Suresi, 2-3)
Kuran Ahlakı İnsanın Fıtratına Uygun Olan Yaşam Şeklidir
İnsanı yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, hangi ibadetleri uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu ve mutlu olacağını en iyi bilendir. Bu nedenle Allah bir ayetinde hiç kimseye gücünün üzerinde bir sorumluluk verilmeyeceğini bildirmektedir:
“Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. “Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et.”” (Bakara Suresi, 286)
Allah, sonsuz merhameti ve şefkati ile insanların en rahat edecekleri, en huzurlu ve en güzel hayat biçimini Kuran’da bütün detayları ile tarif etmiştir. Örneğin insan, yaratılışı gereği sevgiden, saygıdan, şefkat ve merhametten hoşlanır. Hep kendisine bu şekilde davranılmasını ister. Zulümden, ahlaksızlıklardan, kötülüklerden sakınır ve bunlara maruz kalmak istemez ve ruhunda böyle bir his duyması Allah’ın dilemesi ile olur.
Allah insanları bu fıtrat üzerinde yaratmıştır. Dolayısıyla İslam ahlakına uygun bir yaşam insanın her yönüyle zevk alacağı, hoşnut olacağı bir yaşamdır. Allah bu gerçeği Rum Suresi’nde şöyle bildirir:
“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 30)
Kuran’da tarif edilen dinin insan için her açıdan son derece kolay olduğu diğer bazı ayetlerde şöyle bildirilmektedir:
... Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez... (Bakara Suresi,185)
Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz. (Kehf Suresi, 88)
Andolsun Biz Kuran’ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık... (Kamer Suresi, 17)
... O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini(nde olduğu gibi)... (Hac Suresi, 78)
Salih Müminlerin Üstün Özelliklerinden Bazıları
Peygamberlerin ahlakını kendilerine örnek alan, sadece Allah’ın rızasını hedefleyen salih Müslüman topluluğun özellikleri Kuran ayetlerinde tüm detayları ile anlatılmıştır. Salih müminlerin bazı özellikleri şöyledir:
Yalnızca Allah’a kulluk ederler (Fatiha Suresi, 4)
Allah’ı herşeyden çok, gönülden ve derinden severler (Bakara Suresi, 165)
Allah’a teslim olmuşlardır (Tevbe Suresi, 51)
Allah’a karşı aciz olduklarının farkındadırlar (Cin Suresi, 22)
Allah’tan korkarlar, O’nun beğenmeyeceği bir ahlak içerisinde bulunmaktan şiddetle sakınırlar (Rad Suresi, 21)
Her şart ve durumda Allah’a şükredici olurlar (Bakara Suresi, 172)
Anlayışlı, sevecen ve bağışlayıcıdırlar (Hicr Suresi, 85)
Tevazu sahibidirler (Furkan Suresi, 63)
Merhametli ve yumuşak huyludurlar (Tevbe Suresi, 128)
İyiliği anlatmaya ve kötülükten sakındırmaya çalışırlar (Al-i İmran Suresi, 104)
Birlik ve beraberlik ruhu içerisinde olurlar (Saf Suresi, 4)
Suçlulara asla arka çıkmaz, daima hakkı ve adaleti savunurlar (Nisa Suresi, 105, Nisa Suresi, 58)
Kimsenin hakkını yemezler (Şuara Suresi, 184)
Sözlerine sadıktırlar (Bakara Suresi, 177)
Boş şeylerden daima yüz çevirir, daima fayda getirici bir yol üzerinde olurlar (Furkan Suresi, 72)
Sabırlıdırlar, zorluklardan asla yılmazlar (Al-i İmran Suresi, 146, Hud Suresi, 55)
Güvenilir ve cesurdurlar (Yunus Suresi, 71)
Dinlerine bağlıdırlar (Araf Suresi, 89)
Fikirlerini zorla kabul ettirmezler, karşılıklı konuşup anlatırlar (Nahl Suresi, 125)
Yaptıkları işlerde bir menfaat gözetmezler (Şura Suresi, 23)
Hakkı söylemekten çekinmezler (Maide Suresi, 54)
- Sanat ve estetikten zevk alırlar
- Taassuba ve bağnazlığa karşıdırlar.
Kuran’a Uyan Müslümanlar Bulundukları Ortamın En Modern İnsanlarıdır
Yüce Rabbimiz Allah Kuran’da her şeyi en güzel ve en hikmetli şekilde açıklamış, Kuran ile insanlara en doğru yolu göstermiştir. Kuran’a uyan kişiler, dünyanın en akılcı düşünen, her olayda en güzel kararı alan, en güzel davranışı sergileyen, dünyanın en kaliteli, en seçkin, en akıllı, en dengeli, en tutarlı insanlarıdır. Öte yandan Müslümanlar çok güzel huylu, sevecen, merhametli, kendisine ve etrafına zarar vermeyen, bilakis kendisine ve etrafına fayda sunan insanlardır.
Ancak bazı insanlar, Allah ve din karşıtı bazı kesimlerin de etkisinde kalarak Müslümanlar hakkında tamamen yanlış bir kanaat geliştirmekte, onların modernlikten ve akılcılıktan uzak olduğunu iddia edebilmektedirler. Elbette söz konusu kişilerin bu yanlış kanaati edinmelerinde, kendilerini Müslüman olarak lanse eden, ancak Allah’ın Kuran’da emrettiği güzel ahlaktan son derece uzak bir hayat yaşayan bazı insanların da etkisi bulunmaktadır.
Ne var ki Kuran’da emredilen güzel ahlak özelliklerini üzerinde barındıran her Müslüman yalnızca modern değil, modern üstü modern ve son derece akılcı bir insandır. Gerek görünümündeki vakur tavır gerekse davranışlarındaki asalet onu içinde yaşadığı asrın modernliğinin ve akılcılığının ilerisine taşımaktadır. Bu konudaki en güzel örnek hiç kuşkusuz ki Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’dir. Mübarek Efendimiz (sav) ünümüze gelmiş olsa, bu yüzyılın en modern insanı olduğu derhal fark edilirdi. Hatta gelecek yüzyılların dahi en modern insanı olurdu.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Kuran’da bildirilen hikmetlerin, nur olduğunu söylemiştir:
Bin üç yüz elli senedir Kuran-ı Hakim, bütün gerçeklerini kainat çarşısında açıp sergilediği halde; herkes, her millet, her memleket onun cevherlerinden, gerçeklerinden almıştır ve alıyorlar. Halbuki ne o alışkanlık, ne o bolluk, ne zaman aşımı, ne o büyük değişiklikler; onun kıymetdar gerçeklerine, onun güzel üslûplarına zarar verememiş, ihtiyarlatmamış, kurutmamış, kıymetten düşürmemiş, güzelliğini söndürmemiştir. Bu durum tek başına bir mucizedir. (Sözler, s. 433)
Bediüzzaman, Kuran’ın benzersiz bir Kitap olduğunu ve başka hiçbir kaynağın Kuran’ın yerini alamayacağını da şöyle ifade etmiştir:
Çünkü bu hakikat noktasında katiyyen Kuran’ın misli yoktur ve olamaz ve hiçbir şey bu mucize-i ekberin (büyük mucizenin) yerini tutamaz. (İman ve Küfür Muvazeneleri, s. 67-68)
.. O üslub herkesin hoşuna gittiği halde kimse taklit edemiyor. Geçen zaman o üslubu ihtiyarlatmıyor, daima genç ve tazedir. Öyle muntazam bir nesir (manzum olmayan söz ve yazı) ve mensur (nesir halindeki yazı) nazımdır (sıra, tertip; kafiyeli, vezinli, söz) ki; hem yüce, hem tatlıdır. Hem kahinler ve gaybdan haber verenler tabakasına karşı, gelecekten verdiği haberlerle mucizevi yönünü gösterir. Ve ehl-i tarih ve insanlık tarihi alimler tabakasına karşı, Kuran’daki haberler ve geçmişteki ümmetlerin ilerideki durum ve olayları ve kabir ve ahirete dair mucizeliğini gösterir. Ve sosyoloji alimleri ve ehl-i siyaset tabakasına karşı, Kuran’ın mukaddes kuralları az sözle çok şey anlatır. Evet o Kuran’dan çıkan en büyük nur, o az sözle çok şey anlatmanın sırrı. Çok manaya gelen kısa cümlenin hali gösterir. Hem İlahi ilim ve gerçeklerin oluşmasında meşgul olan tabakaya karşı, Kuran’daki İlahi kutsal gerçeklerdeki sanatı gösterir veya sanatın vücudunu hissettirir. Ve ehl-i tarîkat ve velilere karşı, Kuran bir deniz gibi daima dalgalanan ayetlerinin esrarındaki mucizesini gösterir ve bunun gibi... Kırk tabakadan her tabakaya karşı bir pencere açar, i’cazını gösterir. Hattâ yalnız kulağı bulunan ve bir derece mana anlayan avam tabakasına karşı, Kuran’ın okunmasıyla başka kitaplara benzemediğini, kulak sahibi tasdik eder. (Mektubat, s. 181)
2013-12-17 21:26:27
28 Aralık 2013 Cumartesi
MOLLA'NIN İDAMI VE ALINACAK DERSLER
Dünyada İslam karşıtlığına yol açan gerçek İslam değil bağnazlıktır
Bugün tüm dünyada ‘İslamofobi’ adı altında yaşanan korku, aslında gerçek İslam dinine karşı değil, bağnazlığa karşı duyulan korkudur. Aynı korku Müslüman ülkelerin kendi içindeki, farklı görüşler arasında da yaşanmaktadır. Müslüman yönetimler dahi, kendi halkları içerisinde radikal grupların gelişmesine karşı ciddi bir teyakkuz ve temkin ile yaklaşmaktadırlar. Bu nedenle de, böyle bir ihtimal dahi söz konusu olduğunda, durumu baskı ve şiddet ve zor kullanarak kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.
İşte bizler de Allah’tan korkan Müslümanlar olarak, bu yüzden Bangladeş’te Abdul Kadir Molla’ya karşı yapılan zulmü engellemeye ve oradaki mazlum Müslümanların sesini tüm dünyaya duyurmaya çalıştık. Gerek sosyal medyadan gerekse siyasi yollarla Türk milleti olarak, Bangladeş’teki yardıma muhtaç Müslümanların sesini duyurup, zulmü durdurmanın yollarını aradık.
Kuran’da ise, “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin...” (Hucurat Suresi, 10) buyrulmuştur. Bangladeş gibi Müslüman bir ülkede, inanan insanların Müslüman kardeşlerinin kanını dökmeleri, Kuran ahlakına göre asla kabul edilebilir değildir.
Ve Allah, “Eğer siz bunu yapmazsanız (BİRBİRİNİZE YARDIM ETMEZ VE DOST OLMAZSANIZ) yeryüzünde bir fitne ve BÜYÜK BİR BOZGUNCULUK (FESAT) OLUR." (Enfal Suresi, 73) sözleriyle, eğer Müslümanlar birlik olmaz, birbirlerini desteklemezlerse, o zaman dünyada zulmün, kargaşanın, acıların, savaşların, çatışmaların kan dökücülüğün hakim olacağını bildirmiştir. Allah'ın “...ÇEKİŞİP BİRBİRİNİZE DÜŞMEYİN, çözülüp YILGINLAŞIRSINIZ, GÜCÜNÜZ GİDER...” (Enfal Suresi, 46) ayetiyle hatırlattığı gibi, böyle bir durumda Müslümanların haksızlıklar karşısında güçsüz kalıp mağlup olacaklarını hatırlatmıştır.
Bu yazının orjinali Malezya Islam Partisi’nin gazetesi olan Harakah Daily News’de yayınlanmıştır:
http://en.harakahdaily.net/index.php/berita-utama/world
Bugün tüm dünyada ‘İslamofobi’ adı altında yaşanan korku, aslında gerçek İslam dinine karşı değil, bağnazlığa karşı duyulan korkudur. Aynı korku Müslüman ülkelerin kendi içindeki, farklı görüşler arasında da yaşanmaktadır. Müslüman yönetimler dahi, kendi halkları içerisinde radikal grupların gelişmesine karşı ciddi bir teyakkuz ve temkin ile yaklaşmaktadırlar. Bu nedenle de, böyle bir ihtimal dahi söz konusu olduğunda, durumu baskı ve şiddet ve zor kullanarak kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.
Bangladeş’te yaşananlar Müslümanların Kuran ahlakını tam olarak yaşamamasının sonucudur
İşte bugün Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerinden Abdul Kadir Molla’nın ömür boyu hapis yerine, idam cezasıyla karşılık görmesi de, yine bu radikal gruplara ve bağnazlığa karşı duyulan tedirginliğin bir sonucudur. Dolayısıyla İslam’ı doğru algılayan samimi Müslümanlar, hem dünyaya hem de kendi coğrafyalarındaki halklarına İslam’ın gerçek yüzünü biran önce tanıtmakla sorumludurlar. Aksinde dünyanın bir çok ülkesinde, dindar kimselere yapılan bu gibi zulümlerin sayısı giderek artabilir.
Müslümanlar zorluklar karşısında birbirlerine destek olmalıdırlar
Vicdan ve Hamiyet-i İslamiye duyguları, inanan bir insanı, şahit olduğu bir zulüm karşısında sessiz kalamayacağı şekilde harekete geçirir. Yaşanan zulüm ve haksızlığı durdurabilmek için elinden gelen her şeyi yapar. Sesini duyurabileceği her imkanı kullanır ve var gücüyle o mazlum insanlara destek olmaya, onlara yardım ulaştırmaya çalışır.İşte bizler de Allah’tan korkan Müslümanlar olarak, bu yüzden Bangladeş’te Abdul Kadir Molla’ya karşı yapılan zulmü engellemeye ve oradaki mazlum Müslümanların sesini tüm dünyaya duyurmaya çalıştık. Gerek sosyal medyadan gerekse siyasi yollarla Türk milleti olarak, Bangladeş’teki yardıma muhtaç Müslümanların sesini duyurup, zulmü durdurmanın yollarını aradık.
“Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz”
Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, “Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz” (Buhari, cilt 5, s. 2261) diye bildirmiştir.Kuran’da ise, “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin...” (Hucurat Suresi, 10) buyrulmuştur. Bangladeş gibi Müslüman bir ülkede, inanan insanların Müslüman kardeşlerinin kanını dökmeleri, Kuran ahlakına göre asla kabul edilebilir değildir.
Müslümanlar hatalara karşı hoşgörülü, şefkatli ve affedicidirler
Ve Müslümanın en önemli özelliklerinden biri, insanlara karşı affedici, şefkatli ve merhametli bir tavır içerisinde olmasıdır. Her insan hata yapabilir. Önemli olan bu hataları tekrarlamamak ve bunlardan yola çıkarak iyi ve güzel olana ulaşabilmektir. Bangladeş halkı da, geçmiş yıllarda yaşanan olayların değerlendirmesini yaparken, intikam alma gözüyle değil, hoşgörüyle bakarak merhamet ve affediciliği esas alarak hareket etmelidir. Allah Kuran’da, hatalar karşısında “affetmenin her zaman daha hayırlı olduğunu” bildirmiştir. Bu nedenle Bangladeş hükümeti de, ülkesindeki yargılamalarda ve ceza kararlarında da, Kuran’da bildirilen bu üstün ahlak anlayışını unutmamalıdır.
Allah, Müslümanların zorlukları birlik olarak yenebileceklerini bildirmiştir
Sadece Bangladeş halkının kendi içinde muhalefeti bırakıp kardeşçe yaşaması değil, dünyadaki tüm Müslümanların Allah'ın bildirdiği bu farzı yerine getirip birlik olmaları gerekir. Çünkü Rabbimiz, “Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, BİRLİK OLUP KARŞI KOYANLARDIR.” (Şura Suresi, 39) ve “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, SANKİ BİRBİRLERİNE KENETLENMİŞ BİR BİNA GİBİ SAF BAĞLAYARAK MÜCADELE EDENLERİ sever.” (Saff Suresi, 4) diye bildirmiştir.Ve Allah, “Eğer siz bunu yapmazsanız (BİRBİRİNİZE YARDIM ETMEZ VE DOST OLMAZSANIZ) yeryüzünde bir fitne ve BÜYÜK BİR BOZGUNCULUK (FESAT) OLUR." (Enfal Suresi, 73) sözleriyle, eğer Müslümanlar birlik olmaz, birbirlerini desteklemezlerse, o zaman dünyada zulmün, kargaşanın, acıların, savaşların, çatışmaların kan dökücülüğün hakim olacağını bildirmiştir. Allah'ın “...ÇEKİŞİP BİRBİRİNİZE DÜŞMEYİN, çözülüp YILGINLAŞIRSINIZ, GÜCÜNÜZ GİDER...” (Enfal Suresi, 46) ayetiyle hatırlattığı gibi, böyle bir durumda Müslümanların haksızlıklar karşısında güçsüz kalıp mağlup olacaklarını hatırlatmıştır.
Müslümanların güç birliği oluşturması çok kolaydır; zor görülmemelidir
Müslümanların dünyadaki haksızlıklara karşı güç birliği oluşturup birlik ruhu içerisinde, tek ses olarak hareket etmeleri aslında çok kolaydır. Pek çok Müslüman bunu gözünde büyütmekte, olası senaryolar üreterek böyle bir birliği zor görmektedir. Kolaylıkla aşılabilecek konular, büyük engeller gibi değerlendirilerek harekete geçilmemektedir. Küresel dengelerin, çıkar çatışmalarının, sosyal, siyasi, ekonomik ya da kültürel farklılıkların, böyle bir birliği olanaksız kılacağı düşünülmektedir. Oysa ki ortada ne zor ve ne de karmaşık olan hiçbir şey yoktur. Bu zaten, her vicdanın severek tasdik edeceği insani bir dayanışma birliğidir.
Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışma, dünyanın diğer ülkelerine de büyük konfor sağlayacaktır
Böyle bir birlik dünya üzerindeki her din, her inanç ve her düşünceden insanın da rahat yaşamasını sağlayacak büyük bir konfordur. Dünyanın çok geniş bir coğrafyasına yayılmış ve çok geniş bir nüfusa sahip olan Müslümanların sevgi ve kardeşlik ruhu içerisinde yaşamaları, dünyanın her yerine barış, huzur, adalet, hoşgörü, merhamet ve affediciliği hakim kılacaktır.Bu yazının orjinali Malezya Islam Partisi’nin gazetesi olan Harakah Daily News’de yayınlanmıştır:
http://en.harakahdaily.net/index.php/berita-utama/world
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)